Basından / Törenlerden

1988

Necatigil Şiir Ödülü Cemal Süreya'nın

Behçet Necatigil Şiir Ödülü Cemal Süreya'ya verildi. 1980 yılından bu yana her yıl Behçet Necatigil'in ölüm yıldönümü olan 13 aralıkta verilen Necatigil Şiir Ödülü'nün Adalet Ağaoğlu, Rauf Mutluay, Fethi Naci, Tahsin Yücel, Hilmi Yavuz, Doğan Hızlan ve İlhan Berk'ten oluşan seçici kurulu "Sıcak Nal" ile "Güz Bitiği" adlı kitaplarından dolayı ödülü bu yıl Cemal Süreya'ya vermeyi kararlaştırdı. 

1931 Erzincan doğumlu olan Cemal Süreya, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra 1955-58 yılları arasında Maliye Bakanlığı'nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik yaptı. Daha sonra görevinden ayrılıp "Papirüs" dergisini çıkardı. Lise sırasında şiir yazmaya başlayan Süreya ilk şiirlerini "Mülkiye" Dergisi'nde yayımladı. Daha sonra "Yeditepe", "Şairler Yaprağı", "Evrim", "Pazar Postası" gibi dergilerde şiirleri ve denemeleri yayımlandı. Şiirin yanı sıra şiiri de konu alan denemeleriyle tanınan Süreya'nın şiir kitaplarının yanı sıra "Mülkiyeli Şairler" ve "100 Aşk Şiiri" adlı antolojileri bulunuyor.

Cumhuriyet, 11 Aralık 1988 

Tırnağa yazılan Ödül

1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü'nü kazanan Cemal Süreya "usta" ile şiir dışı söyleşi

Yurdagül Erkoca

Dün akşam Ortaköy "Boğaz 120"de ayrılan 60 kişilik masanın konukları edebiyat çevresindendi... Behçet Necatigil Şiir Ödülü'nü kazanan Cemal Süreya'ya ödülünü vermek için toplananlar arasında ödül seçici kurul üyeleri ve 1980'den bu yana Necatigil Ödülü'nü kazananlar da vard... Süreya ödülünü Necatigil'in eşi Huriye Necatigil'den aldıktan sonra seçici kurul adına bir konuşma yapan Rauf Mutluay, "Büyük şairin anısına 1980'den beri verilen ödül artık kurumsallaştı" diyordu. "Necatigil Ödülü'nün önemi kazananların değerleriyle her geçen yıl arttı…"

Cemal Süreya'nın, Necatigil Ödülü'nü kazandığını öğrendiğimizde kendisinden talep ettiğimiz röportajı kabul ediyor ve bizi hemen her pazartesi yazar ve sanatçı dostlarıyla bir araya geldiği Cağaloğlu'ndaki Yeni Çınar Lokantası'na davet ediyordu, ama şiir dışı bir sohbet koşuluyla.
Haftalık koşuşturmaya girmeden önce sohbet etmek, dertleşmek için bir araya gelinen bu "öğle rakılı" pazartesi sohbetlerinin bu haftaki amacı Necatigil Şiir Ödülü'nün Cemal Süreya'ya verilmesini kutlamaktı. Cemal Süreya, Atilla Özkırımlı, Muzaffer Buyrukçu, Ali Ulvi, Ferruh Doğan ve Sunullah Arısoy'un bulunduğu masada sohbet ödüller, geçen günlerin edebiyat ortamı ve çokca da Behçet Necatigil üzerine döndü dolaştı. "Necatigil şiirlerini nereye yazardı?" diye sorduk Süreya'ya. Necatigil'in ölümünden sonra yazdığı şiiri okudu: "… / Nereye mi yazardı dizelerini / Bir şey çıkmamış biletlerin kenarına yazardı /… / Nereye mi yazardı dizelerini / İlaç kutularının üstüne yazardı / … / Nereye mi yazardı dizelerini / Kâğıt peçetelere yazardı / … / Nereye mi yazardı dizelerini / Plastik oyuncakların üzerine yazardı / Koca Barbaros'a karşın / Beşiktaş biraz odur artık / Küçük bir oda versinler / Kehribar yüzü öylece kalsın / Nereye mi yazardı dizelerini / Tırnaklarının üstüne yazardı"

Süreya'ya göre Necatigil, edebiyatımızda o gün de bugün de örneği az bulunan bilge, çelebi bir kişiydi. Kendi kuşağı içinde gençlere en açık olan kişiydi. 1931 doğumlu Süreya ilk ödülünü 1959'da almıştı. Yeditepe Şiir Ödülü şairin ilk kitabı "Üvercinka" ile Arif Damar arasında paylaştırılmıştı. İkinci ödül ikinci kitapla gelmişti: "Göçebe"ye 1966'da Türk Dil Kurumu Ödülü verilmişti. Şimdi de Necatigil… "Bu bölüştürülmekten bir türlü kurtulamadım. Bu ödül de iki kitabım arasında bölüştürüldü" diyordu ve ekliyordu: "Ama benim bir ödülüm daha var. İlk ödülüm. Onu asla unutamam." Evet, ilk ödülünü henüz ilkokul ikinci sınıftayken kazanmıştı. Hem de bir sözcük farkıyla. Öğretmen "Tavşan ile Kaplumbağa"nın öyküsünü yazmalarını istemişti, o da bütün arkadaşları gibi yazmıştı. Yazmaya "Bir tavşan ile bir kaplumbağa canciğer arkadaş olmuştu" diye başlamış, işte o "canciğer" sözü ona yıllar önce "Yavrutürk" dergilerinin bir cildini kazandırmıştı.

Süreya'ya göre bir ödülün değerli olabilmesi için birkaç koşul gerek… Öncelikle ödül alan, ödül alamayan, ama ödüle katılan ve daha önceki yıllarda ödülü kazanmış bütün yapıtların değerli olması gerekiyor. Jürinin de önemi çok büyük tabii. Ödülü koyan müessesenin ya da adına ödül konan kimsenin de değerli olması çok önemli. Ödüllerin bu kadar çok olmasının edebiyatımıza olumlu ya da olumsuz etkileri nelerdi? "Ödüllerin çoğalması aslında edebiyatımıza bazı sorunlar getirdi. Ödüller bazen edebiyatın yapısını değilse bile gidişini etkiliyor. Bir kere okuru etkiliyor. Bugün bizde yalnızca ödül alan yapıtları okuyan okurlar var. Bir başka gerçek daha var ama: Ödülün genç yazarlar açısından yararı yadsınamaz tabii."

Bir de dergiciliği var Cemal Süreya'nın. Bizim bildiğimiz 1960'lara dayanıyor. Ama bilmediğimiz bir tarihi de var bu dergiciliğin: Cemal Süreya ilkokulda başlamış dergi çıkarmaya. Tek nüsha. Bütün yazıları, resimler, çizgi romanları kendisine ait bu dergilerin. Muzaffer Buyrukçu araya girip soruyor, "Kaç dergi çıkardın bugüne kadar" diye. Yanıtı "17 dergi batırdım" oluyor. "İşte Papirüs, üç kez batırdım. Türkiye Yazıları Dergisi'nin kurucusu ve yazı kurulu başkanıydım. İkinci sayıdan sonra ayrıldım. Sonra Maliye Yazıları Dergisi'ni kurduk. İkinci sayıda onlar beni tasfiye ettiler. Türk Dil Kurumu Dergisi’nin yazı kurulundaydım. Şaka bir yana ben yalnızca kendi çıkardığım dergilerin batmasından sorumluyum herhalde." Yine Muzaffer Buyrukçu giriyor araya: "Ya Cemal, sen küçüklüğünde bayağı Ahmet Mithat Efendi'ymişsin!"

Güneş, 14 Aralık 1988