Basından / Törenlerden

1987

Ahmet Oktay'a ödül 

Ahmet Oktay'a ödül 

Yol Üstündeki Semender adlı şiir kitabıyla 1987 yılı Behçet Necatigil şiir ödülünü kazanan Milliyet gazetesi yazıişleri müdürlerinden Ahmet Oktay ödülünü aldı. Dün gece Boğaziçi-120 Restorant'ta yapılan törende ödülü Behçet Necatigil'in eşi Huriye Necatigil'den alan Ahmet Oktay yaptığı konuşmada, ödülü almaktan dolayı onur duyduğunu belirterek özetle şunları söyledi: "Şiirimi her zaman söylev ve öyküden ayırmaya çalıştım. Yol Üstündeki Semender'de de şiirler 12 şair ve yazarın intiharı çerçevesinde oluştu." Geceye şiir ödülünü veren jüri üyelerinden Adalet Ağaoğlu, Hilmi Yavuz, Prof. Dr. Tahsin Yücel ve Fethi Naci de katıldılar. 

Milliyet, 14 Aralık 1987

Şiir Şöleni

İntihar, protesto pratiğine dönüştü

Behçet Necatigil Ödülü'nün sahibi şair Ahmet Oktay, yıllardır şiirle savaştığını söylüyor ve "Şiir yenilgilerle, saldırılarla dolu uğraştır" diyor Behçet Necatigil 1987 Şiir Ödülü'nü "Yol Üstündeki Semender" kitabıyla kazanan şair Ahmet Oktay ile söyleşimiz daha çok şiirleri ve yazarlığı üzerinde yoğunlaştı.

-Yazarlık serüveninizi anlatır mısınız kısaca?

Yazmaya şiirle ve ortaokul sıralarında başladım. Türkçe öğretmenim Beşir Göğüş'ün yazını sevmemde büyük etkisi olmuştur. İlk şiirim 1948-1949 yıllarında Gerçek dergisinde yayınlandı. O gün bugündür sürüyor şiirle savaşım. Bu sözcüğü bilerek kullanıyorum: Çünkü şiir, yenilgiler, geri çekilmeler, saldırılarla dolu bir uğraştır. Sözcükler'in insana oynayacağı oyunları kimse önceden bilemez. Herkesi bilmem, ama ben yazarken yaparım şiiri, bir ön düşünce, bir tasarı olsa bile, şiir her zaman üretim süreci içinde biçimlenir, kesinlik kazanır. Belki de bu yüzden, kimi kitaplarımın arasında 10 yılı aşkın süreler vardır. Bu şiir yazmadığımdan değil, başka bir şiirin peşine düşmemden, başka bir dil ve biçem aramamdan kaynaklanıyor elbet. Şimdiye kadar Yol Üstündeki Semender'in dışında yayınladığım altı kitabım şunlar: Gölgeleri Kullanmak (1963), Her Yüz Bir Öykü Yazar (1964), Dr. Kaligari'nin Dönüşü (1966), Sürgün (1979), Sürdürülen Bir Şarkının Tarihi (1981), Kara Bir Zamana Alınlık (1983). Düzyazıyı da her zaman şiirle birlikte götürdüm. Eleştiri alanından giderek kültür sorunlarına ve yazın tarihine kaymaya başladım. Yazı da şiir kadar zevk veriyor bana.

-Yol Üstündeki Semender intihar olayı çevresinde odaklanıyor. Neden?

İntihar, beni başlangıcımdan bu yana ilgilendirmiş bir sorun. İkinci kitabım olan Her Yüz Bir Öykü Yazar'da açıkca görülebilir bu ilgi. Semender'in ilk şiirlerini 1981-1982 arasında Gösteri dergisinde yayınladım. 12 Eylül harekâtının kötümserlik ortamında kaleme alındılar yani. Kitabın prologu ve epilogu sayılabilecek iki parça dışında yer alan 12 şiir, zamanlarıyla ve politikasıyla uyuşamayan ve bu süreç içinde bireysel yıkımlarına da katlanamayan yazar ve şairleri konu ediniyor. Onların kendilerini öldürmelerinde toplumlarına, daha da genelinde insanlığa yönelttikleri bir söz gördüm. Son yıllarda Türkiye'de ortaokul öğrencilerinden aile babalarına, kendini öldürenlerin sayısının arttığını herkes biliyor. Neredeyse bir protesto pratiği haline dönüştü intihar. Ailenin, okulun, iktidar'ın protestosuna. Siyasal iyimserlerin küçümsemelerinin geçersizleştiremeyeceği bir sorundur bu.

-Semender'le birlikte iki kitabınız daha yayınlandı. Onlardan da kısaca söz eder misiniz?

Bu kitaplardan Kültür ve İdeoloji, öncelikle popüler kültür konusunda yoğunlaşıyor ve kitle iletişim araçlarıyla yaygınlaştırılan ve bu araçlarla üretilen sanat yapıtlarının işlevlerini araştırmayı öngörüyor. Örneğin Ajda Pekkan'ın adı yöresinde pop müziğin kimi sorunlarını tartışıyor. Barış Manço'nun iki şarkısında Doğu/Batı karşıtlığının nasıl dile getirildiğini açıklamaya çalışıyor.
Toplumsal Değişme ve Basın, adlı öteki kitabım ise, adından anlaşılacağı gibi, ekonomik/politik/ideolojik bir değişim süreci içinde bulunan Türkiye'de basının işlevini sorgulamaya yöneliyor.

Milliyet Aktüalite, 20 Aralık 1987