Basından / Törenlerden

2019

Necatigil Şiir Ödülü Şavkar Altınel'e

Necatigil Şiir Ödülü Şavkar Altınel'e

Şair Behçet Necatigil’in anısına ailesi tarafından 1980’den bu yana düzenlenmekte olan Necatigil Şiir Ödülü Şavkar Altınel’e verildi. 

12 Kasım'da toplanan seçiciler kurulunun ödüle ilişkin açıklaması şu şekilde: "Şavkar Altınel 90’lı yıllarda yayımlamaya başladığı şiir kitaplarının yanı sıra dergilerde sürdürdüğü şiir tartışmalarıyla da şiir sanatının temel değerlerinin öne çıkarılması, çağdaşlık, modernlik, şiirde gelenekten yararlanma konularında getirdiği açılımlarla şiirimize önemli katkılarda bulundu. Bu ödülle Şavkar Altınel’in şiirimize katkılarının değerlendirildiğine inanıyoruz.”

2019 yılı seçiciler kurulu Egemen Berköz, Eray Canberk, Cevat Çapan, Turgay Fişekçi ve Doğan Hızlan'dan oluşuyor. Ödül, katılım koşulu olmaksızın seçiciler kurulunun önerileriyle belirlendi. Altınel, bu sene '40. Yıl Onur Ödülü' olarak anılan ödülü 13 Aralık'ta düzenlenecek anma töreni kapsamında alacak.

Şair Behçet Necatigil, 13 Aralık 1979’da aramızdan ayrılmıştı. 

Hürriyet, 15 Kasım 2019

Necatigil Şiir Ödülü Şavkar Altınel'e

Şavkar Altınel’in tören için hazırladığı konuşma (Kendisi sağlık nedenleriyle törene katılamadığından Roni Margulies tarafından okunmuştur)

Sayın Konuklar,

Sağlık sorunları nedeniyle sizlerle birlikte olamadığım için hepinizden özür dilerim, ama neredeyse, adıma bu konuşmayı okumayı kabullenen sevgili arkadaşım Roni Margulies aracılığıyla bile burada olmayacaktım. Bana verilen bu ödül için başvurulması gerekseydi, “Behçet Necatigil’in anısını yaşatmak” gibi bir amacın gerçekleşmesini sağlayamayacak kadar ondan farklı bir şair oluğumu düşünüp böyle bir başvuruda bulunmaktan kaçınırdım. Kendi seçimini yapmak yetkisine sahip olan jürinin beni seçtiğini haber aldığımda da biraz şaşırdığımı itiraf etmem gerek. Ama sonra, hepsine büyük saygı duyduğum beş edebiyat insanının böyle bir karara bir neden olmaksızın varmış olamayacağını düşünüp Necatigil’le kendimi daha yakından gözden geçirmeye koyuldum.

Birimiz yıllar içinde açıklıktan kapalılığa doğru evirilerek, öbürümüz ise açıklıktan hiç vazgeçmeden yazsa da, ikimizin şiiri de sonuçta yaşadığı hayattan geliyor. Necatigil’in durumunda bunun yoksullarla dar gelirli alt-orta sınıfın yer aldığı toplum kesiminin ve özellikle de şairin ömrünü geçirdiği Beşiktaş semtinin insanlarının hayatı olduğu, onların deneyimlerini, sorunlarını ve umutlarını içerdiği neredeyse her şiir okurunun bildiği bir gerçek. Ben de, Beşiktaş’tan ne mesafe olarak o kadar uzak, ne de sosyoekonomik açılardan gerçekte o kadar farklı bir çevrede yetiştim, ama sonra başımı alıp gittim ve bazı ilişki ve bağlardan uzak durduğum için bir daha hiçbir çevreye bütünüyle ait olmadım. Eviyle öğretmen olduğu okul arasında gidip gelmekle yetinen Necatigil’in sosyal ilişkilerinin de bir hayli sınırlı olduğunu biliyorum, ama sözünü ettiğim bu değil. Ben hayatın temel ilişkilerinin önemli bir bölümünü kurmadım: Çalıştım, ama ev geçindirmek gibi bir yük altına girmedim, çocuk sahibi olmadım, bir eğitim kurumunda ders verip öğrenci yetiştirmedim.

Yıllardır yaşadığım Batıda benim kuşağım arasında yaygın olduğu söylenen bu ilişki ve aidiyet eksikliğinin şiirimin üzerinde gözle görülebilir etkileri var. Necatigil’in hayatının da, şiirinin de Beşiktaş’ın göbeğindeki küçücük Barbaros Meydanı’ndan fazla uzaklaşmadığı ileri sürülebilir, ama o merkez noktasının çevresinde, uzayın karanlığında ağır ağır dönen gökadalar gibi, irili ufaklı yıldızlarıyla bütün bir şiir gökadası dönüyor. Buna karşılık benim şiirimin, Chicago’dan Glasgow’a, Oxford’dan Cakarta’ya uzanan, alabildiğine geniş bir coğrafyada gezinse de, saplantılı bir şekilde, durmadan aynı bir avuç deneyimi (özellikle de aidiyetsizlik deneyimini) dile getirdiği kesin. Kendi içinde beni hiçbir zaman rahatsız etmemiş olan bu durum Necatigil’le ikimize bir arada baktığımda da artık rahatsız etmiyorsa bunun nedeni, önemli olanın aramızdaki fark değil, ikimizin de kendi şiirini aramasından kaynaklanan benzerlik olduğunu kavramış olmam.

“Kendi şiirini aramak” gibi bir sözün ardından ne geleceğini, eminim, çoktan tahmin etmişsinizdir. Birçoğumuz gibi benim için de Necatigil’in şiirlerinden sonra belki de en önemli yapıtı, şiiri her şairin geçtiği bir dizi aşama ya da “burç”tan oluşan bir tür yolculuk olarak betimleyen “Şiir Burçları” adlı denemesi. Türk Edebiyatından sonra bir süre Alman Edebiyatı öğrenimi de gören Necatigil’in bu eşsiz yazısının bir yandan Tasavvuftan, bir yandan da Alman Romantizminden beslendiği, Hasret burcunun “kendi şiirinin peşine düşmüş” şairinin de yarı-mistik bir arayış içinde olduğu açık. Hedefinin “kendi sesini bulmak” kadar basit olmadığı, büyük bir arınma geçirip sınırsızlığa kavuşmak istercesine, içinde bütün benliğinin, duyarlığının, dünyaya bakışının soluk alıp vereceği bir şiire kavuşmak istediği kolaylıkla fark ediliyor.

Necatigil’in her şairin böyle bir arayış yaşadığı yollu görüşü bence tartışılabilir. Şiiri işçilikten ibaret olarak algıladıkları için, belki sağlam bir yapıya sahip, güzel, ilginç vb. olan, ama içinde yaşayıp soluk alan herhangi bir şey olduğuna dair bir belirti taşımayan şiirler üretenlerin sayısı az değil. Necatigil’in kendisinin Hasret burcu şairinin arayışını paylaştığı ise neredeyse yarım yüzyıllık şiir serüveni içinde el attığı bütün şiir türlerinin çarpıcı örneklerini verebilmiş olmasından belli. Zaman zaman, Garip’te ya da İkinci Yeni’de yatan şiirin, bu akımların kurucularından çok, Necatigil’in yapıtlarında ortaya çıktığını duymamız şaşırtıcı değil. Karşımızda duran temelde hep aynı Necatigil şiiri, döküldüğü bütün değişik kalıplara hayat veren de şairin benliğini barındırması.

Bana da her zaman şiirin gerçek işlevi ancak benliğimize böyle bir yaşama ve yaşatma fırsatı vermek olabilirmiş gibi geldi, bunu aradım. Necatigil aradığını Barbaros Meydanı’nda fazlasıyla bulurken, benim Cakarta’ya kadar gidip ancak sınırlı bir şekilde bulmam aynı arayış içinde olmamızın beni ona bağlamasını engellemiyor. Dahası, aramızdaki benzerlik, bir bakıma, onun aracılığıyla beni eski çevreme, terk ettiğim ilişkilere, geçmişe de bağlıyor. Yalnız bu ödül için değil, bütün bunları keşfetmemi sağladıkları için de Necatigil ailesiyle jüri üyelerine teşekkür eder, gecenin kalan kısmının hepiniz için iyi geçmesini dilerim.

Bir jüride 40 yıl

Doğan Hızlan

Cuma akşamı Behçet Necatigil Şiir Ödülü töreni yapıldı. Kırk yıldır ailenin desteğiyle süren ödüle bir süre için ara verildi.
Bu ödülün benim hayatımda önemli bir yeri vardır. Birincisi çok sevdiğim, saydığım bir ustanın adına verilen ödülün jürisinde bulunmak.
İkincisi de ödül kurulduğundan bu yana 40 yıl jüri üyeliği yapan da yalnız benim. Diğer üyelerin görevi benim kadar değil.
Ödülün ilk kuruluşunun bütün çabasını tek başına üstlenen Behçet Hoca’nın değerli, saygın eşi Huriye Necatigil’di. Kırk yıl önce kızları Ayşe ve Selma küçüktü, daha sonraları Huriye Necatigil’in yükünü bölüştüler.
Eşi de değerli bir öğretmendi ama evde yapılan birçok toplantıda kurduğu sofralarla bizi ağırlardı. Unutamadığım gecelerden biri, Behçet Hoca’nın kendi seçtiği, benim de başına uzun bir yazı yazdığım Sevgilerde (Hürriyet Yayınları) kitabı için evde yapılan bir yemekli toplantıda orada olanlar için bir kaside yazmıştı.
Bu kasideler ‘Dost Meclislerinde Kasideler’ (Hazırlayanlar: Ayşe Sarısayın-Şaban Özdemir-YKY) kitabında yayımlandı.
Cuma akşamı yapılan törende Necatigil’in kızı Ayşe Sarısayın bir konuşma yaptı, 40 yıl sonra ödüle ailenin ara verdiğini açıkladı. Daha sonra, jüri üyeleri ve ödül kazananların konuştukları bir belgeseli seyrettik.

“Necatigil Şiir Ödülü’nün 40 Yıllık Yolculuğu: Önce Şiir”

Bu yılın konuşmasını jüri üyesi Turgay Fişekçi yaptı.
Bu yıl ödülü alan Şavkar Altınel sağlık gerekçesiyle törene katılamadı. Onun mektubunu şair Roni Marguiles okudu.

Bir bölümünü aktarıyorum: 
“Sayın konuklar,
Sağlık sorunları nedeniyle sizlerle birlikte olamadığım için hepinizden özür dilerim, ama neredeyse adıma bu konuşmayı kabullenen sevgili arkadaşım Roni Margulies aracılığıyla bile burada olmayacaktım. Bana verilen bu ödül için başvurulması gerekseydi, ‘Behçet Necatigil’in anısını yaşatmak’ gibi bir amacın gerçekleşmesini sağlayamayacak kadar ondan farklı bir şair olduğumu düşünüp böyle bir başvuruda bulunmaktan kaçınırdım. Kendi seçimini yapmak yetkisine sahip olan jürinin beni seçtiğini haber aldığımda da biraz şaşırdığımı ifade etmem gerek. Ama sonra, hepsine büyük saygı duyduğum beş edebiyat insanının böyle bir karara bir neden olmaksızın varmış olamayacağını düşünüp Necatigil’le kendimi daha yakından gözden geçirmeye koyuldum.” 

NECATİGİL ŞİİR ÖDÜLÜNÜ KAZANAN ŞAİRLER:

1980 İlhan Berk (İstanbul Kitabı)
1981 Ahmet Erhan (Alacakaranlıktaki Ülke)
1982 Turgut Uyar (Kayayı Delen İncir)
1983 Refik Durbaş (Nereye Uçar Gökyüzü)
1984 Oktay Rıfat (Dilsiz ve Çıplak)
1985 Tuğrul Tanyol (Ağustos Dehlizleri)
1986 Cevat Çapan (Dön Güvercin Dön)
1987 Ahmet Oktay (Yol Üstündeki Semender)
1988 Cemal Süreya (Güz Bitiği/Sıcak Nal)
1989 Ödüle değer eser bulunamadığı için verilmedi.
1990 Sefa Kaplan (İnsan Bir Yalnızlıktır)
1991 Turgay Kantürk (İlk Gibi Son)
1992 Vural Bahadır Bayrıl (Melek Geçti)
1993-1994 Salâh Birsel (Varduman)
(1993 yılına kadar, her yıl Behçet Necatigil’in ölüm yıldönümünde (13 Aralık) verilen ödül 1994 yılından itibaren doğum günü olan 16 Nisan’da verilmeye başlandı.)
1995 Osman Hakan A. (Gül Odası)
1996 Metin Cengiz (Şarkılar Kitabı)
1997 Haydar Ergülen (Kırk Şiir ve Bir)
1998 Ödüle değer eser bulunmadığı için verilmedi.
1999 Turgay Fişekçi (Sevgi Bağları)
2000 Sina Akyol (İkindi Kitabı)
2001 Hakan Savlı (Go Dersleri)
2002 Süreyya Berfe (Nвbiga)
2003 Ali Hikmet (Şeytan Uçurtması)
2004 Seyhan Erözçelik (Kitaplar-Toplu Şiirler [1980-2003])
2005 Akif Kurtuluş (Herkes Gitmiş)-Betül Tarıman (Yol İnsanları)
2006 Mehmet Taner (Çevre Çitin Üzerinde Yağmur)
2007 Hüseyin Peker (Tek Vuruş)
2008 Enis Batur (Neyin Nesisin Sen)
2009 Erdal Alova [Toplu Şiirler (2008-1973)]
2010 Hulki Aktunç (Sönmemiş Dizeler)
2011 Ferruh Tunç (Melez Zamanlar)
2012 Eray Canberk (Kent Kırgını)
2013 Oya Uysal (Uzak Olan Sendin)
2014 Enver Ercan (Türkçenin Dudaklarısın Sen)
2015 Ülkü Tamer (Bir Adın Yolculuktu)
2016 Egemen Berköz - 100. Yıl Şiir Emek Ödülü
2017 Küçük İskender (Mayıs Giremez)
2018 Şükrü Erbaş (Kuş Uçar Kanat Ağlar)
2019 Şavkar Altınel – 40. Yıl Şiir Onur Ödülü

Behçet Necatigil’i bir kez daha saygıyla, sevgiyle anıyorum.

Hürriyet, 17 Aralık 2019