Hakkında Yazılanlardan

Zamanın sarkacında: Şair

Beşiktaş Çarşısı, Samatya Pazarı, Safa Lokantası... tam 25 yıldır Necatigil'siz
Egemen Berköz

''Sarkaçlar gibi Şimdi, sallanır
Dünle yarın arasında düzensiz.
Ya çok ileri gider, ya da çok geri kalır;
Düzgün işletemeyiz.''
...diyor Necatigil bir şiirinde. -Zaman Kayması, Yaz Dönemi, sayfa 6-
Ben de salladım ''Şimdi'' sarkacımı geçmişe... Bakalım düzgün işletebilecek miyim? Birleşecek mi geçmiş Şimdi'yle? Bulup çıkarabilecek mi sarkacım Necatigil'li anılarımı belleğimin derinliklerinden?
''Gitmek şiirleri'' üzerine bir konuşma hazırlıyordum. Yazı hemen hemen bitmişti ama -bir çelişki gibi görünecek bu- bitmemişti de. Seçtiğim ''gitmek üzerine'' şiirlerden hiçbiri ''bitiş noktasını'' koymak için uygun görünmüyordu gözüme. Şiir kitaplarını, seçkileri tarıyor, o ''bitiş'' i arıyor.. ve bir türlü bulamıyordum.
Sonunda, Necatigil'e de bakacağım tuttu. -Açık söylemek gerekirse ''gitmek'' konusunu işleyen şiirleri ararken ona bakmamıştım, yoktur diye.- Ama aradığım ''bitiş'' şiirini onda buldum: Yorum Korkusu.
Gitmek geçse aklımdan
Hemen yorum
Nereye, nasıl, ne zaman?
Oysa ben vazgeçtim
Uyu yorum.

Demek geçse aklımdan git
Git mi yorum
Kime, nerde, ne zaman?
Oysa ben haddim mi
Uyu yorum.

Ne gitmek geçebilir aklımdan
Ne de git demek.
Eli kolu bağlı ben, ağzı dili bağlı
Yaşa yorum
Sevin emi yorum.

Gördüğünüz gibi, şiir ''gitmeyi'' değil, ''gitmemeyi'', daha doğrusu ''gidememeyi'' anlatıyordu. Onun için de, yazıma aradığım ''bitiş noktası''nı koyuyordu. -Başka bir açıdan baktığımızda, aslında ''gidememek'' değil midir ''gitmek'' ?-
Necatigil'in yardımıma ilk koşuşu değildi bu. Bir de ilki var ve şimdi ayrımına varıyorum, tam 45 yıl geçmiş aradan.
Yıl 1959. Ankara'da, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde, dersler başladıktan nerdeyse bir ay sonra yapılan giriş sınavındayım. Sınav yazılı ve üç sorudan biri şu: ''Birer örnek vererek eski ve yeni Türk şiirlerini karşılaştırın.''
Yeni Türk şiirinden örnek olarak Necatigil'in ''Gizli Sevda''sını yazıyorum baştan sona. Nasıl yazdığıma kendim de şaşıyorum, çünkü belleğimde olduğunun ayrımında bile değilim. Eski Türk şiirine örnek olarak da Yahya Kemal'in bir şiirini. Sonra da yeni şiirden yana bir savunma yapıyorum. Öteki soruları da iyi yanıtlamış olmalıyım ki çok iyi not alıp bölüme kabul edilmiştim.
Burdan, Necatigil'in şiiriyle 1958 ya da 1959'da tanıştığım sonucuna varıyorum şimdi, sonra kitapları çıkarıyorum: İşte ilk aldığım kitapları: ''Arada'' , sonra ''Eski Toprak'', ''Arada'' Kasım 1958, ''Eski Toprak'' Kasım 1956. Bunları 1960'ta aldığım ''Çevre'' ve ''Dar Çağ'' izliyor. ''Kapalı Çarşı'' ve ''Evler'' i ise arayıp bulamadığımı anımsıyorum o yıllarda.
Kendisiyle tanıştıktan sonra aldığım ve okuduğum kitaplarıysa ''Yaz Dönemi'' ile başlıyor. De Yayınevi'nden çıkan kitapları izliyor onu: ''Divançe'', ''İki Başına Yürümek'', ''En/Cam'' ve ''Zebra'' .
Necatigil'in kendisiyle, şiiriyle tanışmamdan epey sonra, 1962 ya da 63'te tanışmış olmalıyım, Ataç Yayınevi'nde. Bu tümceyi yazarken Ataç'tan çıkan ''Yaz Dönemi''nin düzeltilerini yaptığım geliyor aklıma. Yani o kitabı ilk okuyan birkaç kişiden biri olduğum. Hemen kalkıp kitaplıktan ''Yaz Dönemi''nin ilk baskısını alıyorum: ''Egemen Berköz'e / biten yazlarda değil, / hep sürüp giden baharlarda / olması dileğiyle / B. Necatigil / 27.8.1963.'' Demek doğru anımsamışım.
Ne güzel şiirlerdir onlar... Masalla gerçek arasında, insanın ta çocukluk çağlarına gidip geldiği o güzelim şiir: ''Abdal''... ''Yürür asfalt ovalarda abdal.'' Ve sonra ''Solgun bir gül oluyor dokununca.'' ... Ya şu, ''Ne içindeyim zamanın, / Ne de büsbütün dışında'' nın, bana göre Necatigil'cesi olan dörtlük: ''Karanlık yaylalardan aydınlık geçerken / Zaman denen bir tren: / Bakar özlem içinde bir süre / Tepelerde bir çoban.''
Bu tanışma sırasında, ben birkaç yıldır dergilerde şiirleri görülen genç bir şair, Necatigil ise bir usta. Ama büyük bir alçakgönüllülükle bu genç şairle ilgileniyor, öğretmen olduğu Çapa'da düzenlediği şiir akşamlarına çağırıyor başka genç şairlerle birlikte.
...Hatta, bu genç şaire yaşamının ilk öğlen içkisini de Necatigil ısmarlıyor. -Ne büyük bir gurur ve keyif!- Aksaray'daki -Çiçek Pasajı benzeri- meyhaneler pasajında. Kırmızı şarap.
Necatigil'li anılarım burada bitmiyor!
Yeni Dergi'de, Necatigil'in gençlerden seçtiği şiirler arasında benim de bir şiirimin yer alması var örneğin...
Sonra, Samatya'da oturduğumuz yıllarda, bir cumartesi semt pazarında karşılaşmamız var... Necatigil, yanında Salâh Birsel ve Dağlarca ... Necatigil'in elinde bir bağ yeşil soğan, Birsel'in elinde kırmızı turp... Yedikule'ye Safa Lokantası'na gideceklermiş, beni de çağırıyorlar... Ah, evde konuklar olmasa...
Sonra, yedeksubay öğretmen olarak bulunduğum Doğu köyünde bir gece radyoda bir oyun dinlemem, oyundaki ''ses''i Necatigil'in ''şiir sesi''ne benzetmem ve oyun bitip de yazarının gerçekten Necatigil olduğunu öğrenince gurbet elde eski bir dosta rastlamış gibi sevinmem var...
1959'un Kasım'ına doğru sallıyorum Şimdi sarkacımı bir kez daha ve soruyorum kendime bir kez daha: Niye Necatigil? Niye o yıllarda yutar gibi okuduğum onca şairden bir başkası değil de Necatigil? Niye bir tek Gizli Sevda geçebilmişti o defterden belleğime?
Bunun nedenini Necatigil'le aramda varsaydığım gizemli bir bağa bağlıyorum bazen, elimde olmadan... Adım adım öğrendiğim zaman içinde... Ve diyorum ki, boşuna değilmiş meğer, apayrı olması Necatigil'in yerinin bende, boşuna değilmiş bir başka sevmem onun şiirlerini... Aynı kentin aynı sokaklarında yürümüşüz, aynı okulun aynı dersliklerinde bulunmuşuz, aynı kömür kokusunu solumuşuz, aynı yamaçlardan aynı denize bakmışız, belki aynı limandan -15 yıl arayla da olsa- İstanbul'a giden aynı gemiye binmişiz de, ondanmış meğer...
Belki de bunun için o kadar sevdim Necatigil'in yalnızca şiirlerini değil, kendisini de... Belki de bunun için sessiz oldu benim başkaldırılarım da dünyaya... Belki de bunun için boyun eğiş sanıldı çoğunca duruşum dizelerin içinde... Belki de bunun için gidemeyenlerdenim ben de... Tıpkı onun gibi...
Belki de bunun için...
''Tutsak gemileri düşün, gerili halatlarda.''

Kaynak: Cumhuriyet, 13 Aralık 2004