Anma Günlerinden

Necatigil ile dolu bir gün
27 Nisan 2005

Türk şiirinin büyük ustası Behçet Necatigil’in ölümünün 25. yılı dolayısıyla Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi tarafından düzenlenen "Asfalt Ovalarda Yürüyen Abdal: Behçet Necatigil" sempozyumu dün Bilkent Üniversitesi’nde gerçekleştirildi.
Şiirseverlerin yanı sıra, Necatigil ailesinin de katıldığı sempozyum, Necatigil’in soylu ve mütevazı şiirine uygun bir ortamda yapıldı aslında. Toplantı, şairin unutulmaz şiiri "Solgun Bir Gül Dokununca"nın, kendi sesinden dinletilmesiyle başladı. Behçet Necatigil’in bir dönem öğrencisi de olmuş, eleştirmen Sabit Kemal Bayıldıran, sempozyumun açılış bildirisinde şairin "Abdal" şiirini çözümledi. Kendine özgü üslubuyla kuşatıcı bir bildiri sunan Bayıldıran, Necatigil’in kendisine yazdığı bir mektuptan bölümler okudu. Açılış bildirisinin ardından yapılan ilk oturumda üç akademisyen; Mehmet Kalpaklı, Orhan Tekelioğlu ve Rahim Tarım söz aldılar. Mehmet Kalpaklı, Necatigil şiirinin ‘şifre’lerini çözmeye çalıştığı bildirisinde, şairle Divan şiiri arasındaki ortaklıkları, Necatigil’in geçmişe yaptığı göndermeleri ortaya koydu. Orhan Tekelioğlu sempozyuma bizzat katılamasa da bildirisi Bilkentli bir doktora öğrencisi tarafından okundu. Tekelioğlu bildirisinde, Necatigil şiirindeki ‘hayır’ın izini sürüyordu. Rahim Tarım ise Necatigil’in yapıtında çocukluğun izlerini irdeledi. İkinci oturumda bildiri sunan bir başka akademisyen Laurent Mignon, Li Po ile Behçet Necatigil’i karşılaştırdı. Emre Zeytinoğlu’nun bildirisi ise "(-)" başlığını taşıyordu. Şehnaz Şişmanoğlu da bildirisinde Necatigil şiirinin, onun bir dizesinden ödünç aldığı ifadeyle, "içe dönük bir kapı" olarak ne anlama geldiğini sorguladı. Oturumun son konuşmacısı Alphan Akgül, sempozyuma da adını veren "abdal" izleği ve "lamba" imgesi bağlamında Necatigil şiirini değerlendirdi. Sempozyumun son oturumunda sözü şairler aldı. Hilmi Yavuz, hocası ve ustası Behçet Necatigil’i, bir "modern muamma şairi" olarak ele aldığı konuşmasında ilginç saptamalar yaptı. Mahmut Temizyürek’in bildirisi, ilginç bir başlık taşıyordu: "Azaplıktan Şiir İle Kurtulan". Can Bahadır Yüce de bildirisinde, Necatigil’i ‘mistik bir şair’ olarak tanımlamanın mümkün olup olmadığını tartıştı.

Necatigil şiirinin çeşitli yönleriyle enine boyuna irdelendiği oturumların ardından tiyatro sanatçısı Ayten Gökçer, usta şairin şiirlerini seslendirdi. Dinletinin ardından, bu seneki Behçet Necatigil Ödülü’nü paylaşan iki şair, Akif Kurtuluş ve Betül Tarıman’a ödülleri verildi. Betül Tarıman, 25 yıldır verilen ödülü alan ilk kadın şair olarak da Necatigil Şiir Ödülü’nde bir ilke imza atmış oldu. Ödül töreninin ardından, Necatigil’in öğrencilerinden Doğan Hızlan, Mustafa Şerif Onaran, Hikmet Sami Türk ve Hilmi Yavuz, hocalarıyla olan anılarını, dinleyicilerle paylaştı.
Öğrencisi Hilmi Yavuz’un öncülüğünde düzenlenen Behçet Necatigil Sempozyumu, en çok, başta şairin eşi Huriye Necatigil olmak üzere Necatigil ailesini mutlu etmiş olmalı; zira, Huriye Hanım’ın mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Kayseri Erciyes Üniversitesi’nden gelen 20 kişilik bir öğrenci grubu da sempozyumu renklendirdiler. Bir öğretmen, hem de gölgesi günümüze kadar gelen bir öğretmen olan Necatigil aslında o unutulmaz derslerinden birini verdi dün. Eski ve yeni öğrencileri, onun şiirinin buluşturduğu o salonda âdeta son dersini dinlediler. Necatigil, "Kitaplarda Ölmek" şiirinde, "Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır parantez." demişti. Ama kitaplarda ölmedi. Ailesi, öğrencileri, okurları, izini süren şairler; hepsi bugün Necatigil’in anısını yaşatıyor. Parantez kapanmadı, kapanmayacak da...